Korkulu Bağlanma

Image Çocuk

Korkulu Bağlanma

  • 09 Ocak 2023

Anne bebeğine doğru yaklaştı ve onu kucağına aldı. Minik bedeniyle ne kadar da sevimli. Kucağa alındığı için sakinleşen bebek nispeten mutlu, karnı doyurulacak, ihtiyaçları giderilecek, belki de biraz oynayıp huzur içinde tekrar yatağına bırakılacak. Ama öyle olmadı. Karnı tok, altı temiz ama mutsuz. Neden?

Bu senaryoda eksik olan ne acaba?

Annenin (bakım verici) bebeğe her dokunuşu ve seslenişinin bebekte etkisi ömür boyu devam eden bir kodlamaya neden olduğu söylenilebilir. Annenin (bakım vericinin) bebeğe yaklaşımı, ses tonu, davranışlarındaki şefkat ve anlayış, bebeğin belki de bir ömür boyu taşıyacağı davranış örüntüsünün temelini oluşturur.

Kaygılı ve kaçıngan bağlanan bireylerde, bebeklikte bağlanma travması annenin silik varlığında gerçekleşmektedir. Anne vardır ancak varlığı zayıf ve siliktir, davranışları ve zamanlaması tutarlı değildir. Dolayısıyla bebek güçlüdür ve bu durumla başa çıkmak için mücadele eder.

Annenin zayıflığına karşı kendisi güçlenerek hayatta kalır. Annenin (bakım verici) bebeğin/çocuğun ihtiyaçlarını karşılarken kaba ve sert oluşu, davranışlarının sevgi ve şefkatten mahrum oluşu, sürekli eleştirmesi ve çoğu zaman aşağılaması ve küçümsemesi, ileriki dönemlerde çocukta ve yetişkinde eleştirilmekten korkma, kendisini değersiz hissetme ve sevgiye layık görülmeme şeklinde kendisini gösterir. Bu durum sosyoekonomik ve sosyokültürel farklılık göstermeksizin toplumun her kesiminde görülebilir.

Asıl olan ebeveynlerin varlığı, baskıcı ve aşırı eleştirel bir tutuma sahip olmalarıdır. İhtiyaçlarının karşılanması sırasında fiziksel ve/veya duygusal şiddet gören çocuk özgüven ve özdeğer sorunu yaşayarak büyür. Çocuk bir yandan fiziksel veya duygusal şiddet gösteren anne ve babasına karşı korku ve kaygı duyarken, aynı zamanda onları da sevmenin çelişkisini yaşar. Ne gidebilir ne de bu ilişki içerisinde anlamlı ve sağlıklı kalabilir.

Bu ilişki biçimi tanıdık geldi mi?

Günümüzün çok popüler bir deyim olan “toksik ilişki” işte tam da bu durumu anlatır. Duygusal ilişki içindeki “korkulu bağlanan” sevilmeme ya da sevgiye değer görmeme korkusu yüzünden sürekli ispat arayışı içinde olur. Sık sık kavga eden ve en ufak şeyleri bile büyük bir sorun haline getiren “korkulu bağlanan” yaşadığı terk edilme ve yalnız kalma korkusu nedeniyle sağlıklı ve doyumlu bir ilişki yaşayamaz.

Yaşadığı ilişki duygusal açıdan iyi gitmiyor, fiziksel ve/veya duygusal şiddet görüyor olsa bile ayrılmayı düşünmez. İlişkisinden memnun değildir ancak iyileştirmek ya da ayrılmak gibi bir planı da yoktur. Kavga ve barışma döngüsünde çok uzun süre kalabilir. Çünkü ilişkiden beklentisi mutluluk ve doyum değil, yalnız kalmamak ve terkedilmemektir. Ya da yalnız kalmayı tercih edebilir.

Evlilik ya da duygusal ilişkilerde teslim olmaktan duyduğu korku nedeniyle yalnızlığı seçer. Sosyal ilişkilerinde de seçici olurlar. Bu onun için en güvenli yoldur. Bu açıdan bakıldığında korkulu bağlanma güvenli bağlanmanın tam karşısında durur.

Anne ve babasına karşı duyduğu sevgiyle karışık korku duygusu bir yerlerden tanıdık gelir ve bu duyguda kalmak onu daha güvende hissettirir. Annesi ve babasından vazgeçemediği gibi kendisine zarar veren bir ilişkisi olsa bile partnerinden vazgeçemez.

Bir bebeğe olan sevginin sunuş biçimi, tüm hayatı etkileyecek kadar önemli olabilir mi?

Kampanyalar, eğitimler ve ücretsiz atölyeler için

E-bültene Kaydolun

Yorumlar (0)

Yorum Yap

Görüşleriniz benim için önemli, düşüncelerini benimle paylaşabilirsin.

En Çok Okunanlar