Bir kadın olarak Ayşegül
- 14 Aralık 2022
Sitenin kadına dair ilk yazısında bir kadın olarak Ayşegül’ü yazmak istedim.
Kimim Ben?
Kimsin Sen?
Sanırım bu soru hepimize ömrü hayatında en az 1 defa sorulmuştur. Peki kim olduğumuza vereceğimiz net bir cevap var mı? Ne anlatırsak kendimizle ilgili tam “kim” tanımımız olur?
"Kimsin?" derken okuduğum okullar mı, geçtiğim yollar mı, edindiğim tecrübeler mi merak ediliyor? Neyi anlatırsam kendimden tam olarak bahsetmiş olurum?
Tam ve kusursuzluk niyetine düşmeden başlayayım o zaman ucundan :)
Ben Ayşegül, dolu dolu 40 yıldır bu dünyadayım. 2 kedi, 1 insan evladına annelik yapmanın lezzetini tatmış bilgiye aç, ne öğrenirse öğrensin açlığı, susuzluğu dinmeyen bir bilgi ve deneyim oburuyum :)
Nasıl biri bu Ayşegül?
40 yıllık yaşam yolculuğumda şu an bu satırları yazarken olduğum en yeni versiyonumla;
Aşka aşık, sporu, bakımı, süsü püsü seven, derdi kendiyle olan, Okültizm’in kuyusunda bilimin ışığıyla yolculuk yapmanın sırrını keşfetmiş, felsefe ve psikoloji meraklısı, hayvan dostu, hak ve “BİZ” savunucusu, konuşmaktan ve anlatmaktan yorulmayan, okumaya ve öğrenmeye su kadar ihtiyaç duyan, gelişmeye, değişmeye direnmeyen,cehalete muhalif, kolektife hizmet etmenin gücünü keşfetmiş, insanı iyiye,güzele ve saf sevgi ile Tanrıya ulaştıran her türlü inanış, ibadet, ritüel ve niyeti saygıyla kabul eden, yaşamdan ve kendi varlığından mutlu, umutlu rengarenk bir kadın ve 1,5 yıllık taze öğrenci bir anneyim.
Bu benim aydınlık yüzüm, peki böyle yazıda durduğu gibi minnoş ve ponçik miyim?
Hem evet hem hayır :)
Her insan kadar iyi, her insan kadar kötüyüm! İnsan canlısı olmanın zihinsel ve bedensel deneyimini anlamlandırmaya çalışıyorum sadece.
Yaşadığım her olay, hayatıma giren her insanın ve deneyimlediğim her duygunun aslında “Uyanışımı ve kendimi gerçekleştirme potansiyelimi” ortaya koymam için mutlaka gerekli “usta öğreticiler” başka bir deyişle “hamur kabartıcılar” olduğunu idrak ve kabul etmeden önceki versiyonumu hatırladığımda şu an kavuştuğum son güncel kendime bin şükür diyorum.
Canım kendim, kendimi seviyorum. Bu narsistçe veya kibirli gelmesin sana. Ben kendimi sevmeyi çok geç öğrenmiş biri olarak kendini sevmenin, kendini kabul etmenin, kendine yaren olmanın, kendine şefkatli davranmanın ne kadar büyük bir servet olduğunu, nihai doyuma giden yolun da “kendini sevebilme” sokağından geçtiğini artık biliyorum.
Her gün değişip dönüşüyorum. Çünkü olması gereken tam da bu! Yoksa niye okuyorum, neden bu kadar çok bilgi peşindeyim? Neden yaşıyorum?
Heraklitos; "Her şey değişir. Değişmeyen tek şey değişimdir." derken tam da bunu kastetti sanırım. Hepimiz her an değişip dönüşüyoruz. Bundan kaçış yok. Sadece bunun farkında değiliz. Değişirken ve dönüşürken hissettiğimiz duyguların ve sonunda ulaştığımız formun ne olduğunu anlamlandıracak ya bilgimiz eksik kalıyor, ya tecrübemiz.
Her insan canlısı gibi ben de hatalarımla büyüyorum. Her daim ve sonsuz pozitif, umut dolu, enerjik ve iyilik timsali değilim. Kusurlarımı biliyorum ve her gün bu kusurları dönüştürebilmek ve bir amaca hizmet edebilmesini sağlamak için çalışıyorum.
Benim de beğenmediğim huylarım, çokça hatalı davranışlarım, yanlış kararlarım, hızlı çıkışlarım, iyileştirmem gereken taraflarım, törpülemem gereken köşelerim, sevgi ve şefkatle sarmam gereken yaralarım, kızgınlıklarım, kırgınlıklarım, gözyaşlarım ve cam kesiklerim oldu ve olacak. Çünkü insan olmak tam da böyle bir şey.
Ben tamir edebilmeyi, kendimi iyileştirebilmeyi naçizane öğrendim sadece, yıllar içinde okulunu okuyarak, eğitimini alarak, çokça araştırarak, deneyimleyerek oluşturduğum çok renkli, çok işlevsel, çok sağlam bir alet çantam var. Bu çantada bilimin en işlevsel, en işe yarayan, teknik bilgi ve becerileri ile inancın en şefkatli şifası bulunuyor.
Şimdi “Sen” değerli ve biricik, güzel kalpli insan bu satırları okuyorsan sen de yola çıkmışsın çoktan. Yolculuğun ışıklı ve ilhamlı olsun.
Hoşgeldin…
Şifa olsun….
Kampanyalar, eğitimler ve ücretsiz atölyeler için
Yorumlar (0)